8 Ekim 2021 Cuma

Kuyruk Sokumu Ağrısı

 

                                                                                                                   Prof.Dr. Semih Keskil 



Böyle bir sorununuz varsa ve de doktorlarınız size kuyruk sokumu kemiğinizde bir kırık yani koksiks kırığı veya koksiks eğriliği olduğundan söz etmişlerse bu satırlar sizin için yazılmış demektir. İstirahatle, fizik tedaviyle veya algoloji hocalarının yani ağrı tedavisi uzmanlarının yaptığı enjeksiyonlar ile eğer yakınmalarınız geçmediyse, o takdirde artık ameliyat seçeneğini göz önüne almalısınız. Tabii burada en önemli nokta, koksiks ameliyatının nasıl bir hastanenin ameliyathanesinde ve bu konuda ne kadar deneyimi olan bir cerrah tarafından yapıldığıdır. Tabii sizin cerrahınızın önerilerine ne kadar uyduğunuz ise daha da önemli bir nokta. Sonuçta koksiks ameliyatı nedeniyle günlerce hastanede yatmak zorunda kalabileceğinizi göze almalısınız…

İç Hastalıklarında 10 Yeni Bilgi

 

                                                                                                                Prof. Dr. Burçak Kayhan

1- Son yapılan bir çalışmaya göre yeni diabet tanısı alanlarda 3 yıl içinde pankreas kanser gelişimi diğer topluma göre daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bu sebeple 50 yaş üstü diabet tanısı alanlarda pankreas yönünden tanı sonrası ilk 3 yıl incelenmeleri önemlidir. 

2- Kolorektal kanser tanısı almış olanlarda kahve tüketimi alanların yaşam ömürlerinin daha fazla olduğu gösterilmiş iki adet prospektif çalışma mevcuttur. Kahvenin antioksidan yapısının etkin olduğu düşünülmektedir. 

3- 65 yaş üstünde vücudun yaşlanmasına bağlı olarak kişilerde gaz ve/veya dışkı kaçırma olabilmektedir. Bunun ana sebebi anal sfinkterin gevşemesidir. Bu özellikle kadınlarda daha sık ve erken görülmektedir. Bununda başlıca nedeni arasında doğum öyküsü önde gelmektedir. 50 yaş üstü lifli beslenme alışkanlığı geliştirenlerde dışkı kaçırma riski ileri yaşlarda daha belirgin olarak azalmaktadır. 

4- Sigara içim süresi arttıkça pankreas kanser riski de o derece artmaktadır. 

5- Sirozlu hastalar yoğun bakımda yattıklarında hastane enfeksiyonlarına daha yatkın olmaktadır. 

6- Almanya’da yapılan bir çalışmaya göre sürekli kalça ağrısı şikayeti olanların yaşlı, obez ve depresif olduğu bulunmuştur. 

7- Alzheimer in biyolojik göstergeçleri olan laboratuvar verilerinin ırklara göre değişiklik gösterdiği tesbit edilmiştir. 

8- Yapılan geriye dönük bütün çalışmalar değerlendirildiğinde; diyetinde lifli gıda tüketenlerin hastalık riskleri daha düşük olmaktadır. Günlük lif tüketimi 25-29 gram arası olanlarda felç sonrası gelişen ölüm riski düşmektedir. 

9- Ülseratif kolit hastalığında sağlıklı insandan alınan ve tıbbi olarak hazırlanan dışkı naklinin başarısı gösterilmiştir. 

10- Emzirme süresi daha uzun olan annelerde yağlı karaciğer gelişim riski azalmaktadır. 6 aydan uzun emziren annelerin 2 ay süresince emzirenlere göre daha az karaciğer yağlanması olduğu gösterilmiştir. 


6 Ekim 2021 Çarşamba

Covid-19 Dersleri

                                       

                                                                                Prof. Dr. Mehmet Emin Korkmaz

McKeown hipotezi/kehaneti tıbbi girişimlerin, halk sağlığı için alınan tedbirler, sosyoekonomik ilerlemeler ve hastalıkların kendi doğal dinamiklerine kıyasla küçük bir rol oynadığını ve hep onların gerisinden geldiğini söyler. Covid-19’a kadar da gerçekten olan budur. 

Bütün insanlığa ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatan bu virüsün, geldiği gibi hemen çekip gitmesini istedik. Virüs, kendimiz ya da sevdiğimiz birisi için öldürücü olabilirdi. Görünmez düşman her yerdeydi; bulaşma ihtimali, gizli bir elin karanlıkta bedenimize dokunma ihtimali karşısında duyacağımıza benzer dehşet duygusu yaratıyordu. 

İşte bu tedirginlik yüzündendir ki, virüsü hayatlarımızdan uzaklaştıracak aşıyı beklerken sanki çok uzun bir zaman geçmiş gibi geldi hepimize. Hâlbuki ki, Covid aşısının bulunma hızı bir devrim niteliğindedir. Covid-19 aşısının geliştirilmesi o kadar hızlıdır ki, tıp tarihinde ilk kez McKeown hipotezi/kehaneti ölümcül bir yara almıştır. 

Bu hipotez, tıbbi girişimlerin, halk sağlığı için alınan tedbirler, sosyoekonomik ilerlemeler ve hastalıkların kendi doğal dinamiklerine kıyasla küçük bir rol oynadığını ve hep onların gerisinden geldiğini söyler. Covid-19’a kadar da gerçekten olan budur. Bu virüsten önce, bulaşıcı hastalıklar için geliştirilen aşılar ve ilaç tedavileri hemen her zaman, hastalıkların yayılımlarının son aşamalarında mümkün olabilmiştir. Bir zamanlar insanlığın başına bela olan, kızamık, kızıl, tüberküloz, tifo gibi hastalıkları yenmek için, (bulunduklarında “mucize” adı verilen) ilaç ve aşıların geliştirilme süreçlerine bakın. Bütün bu tedaviler, hastalıkların kendi doğal seyri içinde zaten sona ermiş olduğu bir noktada geliştirilebildiler. Deyim yerindeyse, melanetler zaten çıkıp gitmişti; bu “mucize ilaçlar” onların ardından kapıyı kapadılar sadece. 

Covid-19 için aşı geliştirme süreci bu anlamda tıpta yepyeni bir dönemi başlattı. İlk defa bir aşı, salgın hastalığın en başında üretilebildi. Çin’de yeni bir virüse bağlı şiddetli akut solunum yetmezliği sendromu 2019’un sonunda bildirilmiş, yaklaşık bir hafta içerisinde bunun yeni bir korona virüsü (Sars-CoV-2) olduğu anlaşılmış ve virüsün genomunun RNA dizilimi 10 Ocak 2020’de açıklanmıştır. 

Bu yıl Kasım ayında yüzde 94.5 oranında etkili olduğu bildirilen Moderna firmasının mRNA aşısı ise 13 Ocak 2020’de tasarlanmıştı bile. ABD’de ilk ölüm bildirildiğinde aşı üretilmiş ve Ulusal Sağlık Enstitüsü'ne gönderilmişti. Benzer bir hız Alman ve İngiliz menşeli aşılar için de geçerlidir. Çinlilerin ürettiği “ölü-virüs aşısı” CoronaVac 10 Ağustos’ta klinik çalışma izni almıştı. Yıl bitmeden Brezilya, Endonezya ve Türkiye’de Faz 3 çalışmaları tamamlanmak üzere.