30 Ağustos 2019 Cuma

Kafatası kırıklarına yaklaşım nasıl olmalı? Kafatası neden kırılır, bu kırıklar ne gibi riskleri barındırır? Tedavisi nasıl yapılır?



Kafatası kırıklarına yaklaşım nasıl olmalı? Kafatası neden kırılır, bu kırıklar ne gibi riskleri barındırır? Tedavisi nasıl yapılır?


Kafatası beyin etrafını sararak koruyan vücudun en sert kemiklerinden biridir. Yeni doğan döneminde bıngıldaklar açık olup zamanla kapanarak erişkin zamana gelindiğinde  son şeklini alır. Kafatasında oluşan kırıklar hemen her zaman bir travmaya bağlı olur. Bu nedenler arasında trafik kazaları, düşme, başın sert zemine çarpması, ateşli silah yaralanmaları, darp edilme gibi durumlar yer almaktadır.

            Kafatasında kırık olan bir kişide gördüğümüz semptomlar arasında kusma, baş dönmesi, baş ağrısı, göz çevrelerinde morarma (rakun gözü bulgusu), kafada şekil bozukluğu, bilinç kaybı, epileptik nöbet, koma bulunmaktadır. Bu hastalarda ölüm riski de yüksektir. Peki tedaviyi hangi doktor yapar? Kafatası kırığı olan hastalara müdahaleyi beyin cerrahı yapar.

            Öncelikle olayın oluş biçimi bilinci açıksa hastadan veya olayı gören kişilerden öğrenilmeli, sonra hasta büyük bir travma aldığından tüm vücut ve sistemleri detaylı olarak muayene edilmelidir. Hastaya kafa grafileri, beyin bilgisayarlı tomografi mutlaka yapılmalıdır. Kafatası kırıklarına çoğu zaman beyin kanamasının ve boyun omurgasında kırıkların eşlik ettiği unutulmamalı ve eşlik eden diğer lezyonlar için beyin MR, boyun tomografisi, boyun MR’ ı da çekilmelidir. Tüm bu tetkiklerin sonucunu en iyi beyin cerrahı değerlendirerek tedavi şekillenir.

            Kafatasında kırık olan hastalarda kırığın durumuna göre yani kırık beyin zarına zarar vermiş mi, beyin kanaması eşlik ediyor mu, kırık kendi boyunun iki katı kadar çökmüş mü gibi soruların yanıtları değerlendirilmelidir. Çünkü bu hastalar ameliyata ne kadar hızlı alınırsa hastanın ölüm ve sakatlık riski de o kadar azalır.

            Kafatası kırkları beyin dokusuna yakınlık nedeniyle oldukça ciddi yaralanmalardır. Bu tip kırıklarda insan hayatı kurtulsa bile ameliyat sonrası şekil bozuklukları olabilmektedir. Bunun için bu hastaları doğru ve deneyimli bir beyin cerrahına emanet etmek ameliyat sonrası komplikasyon görülme olasılığını düşürecektir.

Kafada lipom (yağ bezesi) neden oluşur? Riskleri nelerdir, tedavisi için hangi doktora başvurmak gerekir?




Kafada lipom (yağ bezesi) neden oluşur? Riskleri nelerdir, tedavisi için hangi doktora başvurmak gerekir?


Halk arasında yağ bezesi olarak bilinen lipomlar vücuttaki yağ hücrelerinin aşırı büyüme göstermesi sonucu oluşan kitlelerdir. Bir kanser değildir. Nedeni yıllardır araştırılmasına rağmen hala kesin sebebi ortaya konulamamıştır. Fakat bazı sendromlarda, ailesel yatkınlığı olanlarda daha sık gözlendiği saptanmıştır. Her yüz kişiden birinde görülen iyi huylu lezyonlardır. Genellikle yumuşak, ele gelen, bastırınca ağrı yapmayan ve hareketli lezyonlardır. Bazen kafa derisi altından geçen bazı sinirlere bası yaparak baş ağrısı nedeni olabilir.

            Kafada çıkan lipomlar saçlı deri içinde kalmasına rağmen hastaları rahatsız etmekte, bir kitle lezyonu varlığı şüphesi kişileri doktora başvurma gerekliliğini hissettirmektedir. Bu konuda haklılar çünkü, bazen basit bir yağ bezesi gibi düşünülen lezyonların altından kötü huylu deri kanserleri, tedavi edilmesi gereken bir enfeksiyon çıkabildiği gibi, bazen bir beyin tümörü kafatasını eritip kendini lipom gibi gösterebilmektedir. Bu sebeple kafada ele gelen lezyonlarda yapmanız gereken bir beyin cerrahı randevusu almaktır.
 
            Doktorunuz şikayetlerinizi dinledikten sonra detaylı muayeneyle lezyonun sınırlarını ve tipini anlamaya çalışacaktır. Daha sonra bölgesel ultrason, bilgisayarlı tomografi ve beyin MR’ı isteyebilir. Bu tetkiklerin sonucunu yine en iyi beyin cerrahı değerlendirecek ve tedavinizi yapacaktır.

            Basit lipomlarda çoğu zaman ameliyat gerekmez fakat lezyon ağrılı ise, hızlı büyüyorsa, birden çoksa, doktorunuz lezyonun tipinden şüphelendiyse ameliyat edilmelidir. Ameliyatı beyin cerrahı tarafından yapılmakta olup hastalara genel anestezi verilmeden bölgesel (lokal) anestezi ile dakikalar içinde yapılmaktadır. Çıkan kitle patolojiye gönderilip kesin tanısı bu yolla konmaktadır.

            Tabi lezyonun çıkarılmasının yanı sıra kozmetik açıdan da daha konforlu bir ameliyat için deneyimli bir beyin cerrahı tercih edilmelidir.

20 Ağustos 2019 Salı

İÇ HASTALIKLARINDA 10 YENİLİK



Prof. Dr. Burçak Kayhan 

İÇ HASTALIKLARINDA 10 YENİLİK


1- Günümüzde batı toplumunda’ki beyaz ırkta kolorektal karsinom çok hızlı artmaktadır. Yıllık artış 2006-2015 arasında %1.1’dir. Bunun sebebi erken yaşta bir çok kanserojenle karşılaşılmasına bağlanmaktadır. Özetle ne kadar doğal o kadar sağlık.
2- Parkinson hastalığındaki en büyük sorun Parkinson benzer semptomlara sahip diğer dejeneratif nörolojik hastalıklara Parkinson tanısı konulmasıdır. Sonuç; bu hastalıklar tedavi olmadığı gibi, Parkinson tedavisinde istatistiki olarak başarısızlık görülmektedir.
3- Paroksismal ve ısrarlı Atrial fibrilasyonu olan hastalarda fibrilasyonu stres artırmaktadır. Bu tip hastalarda, Beta bloker fazlasıyla koruyucu olduğu gösterilmiştir. 
4- Aşırı terlemede cerrahi yolla yapılan sempatektomiden %13’e kadar cevap alınabildiği gösterilmiştir.
5- Sedef hastalığında biyolojik ilaçla tedaviyi belirlerken muhakkak karar verilmesi gereken 5 soru; 
a) Yandaş bir kronik hastalık var mı? Örn.;Ülseratif kolit, crohn vb.
b) Biyolojik ilaç seçiminin yararı kesin mi? 
Bu ilaçlar genelde 12 haftada bir kullanıldığından hastaların seyahatlerini engelleyebilmemekte.
c) Bu hastalığın tedavisinde kullanılacak ajandan ne kadar bir göç beklentisi var?
d) Hastalık vücutta nereye tutunmuş?
e) Hasta yaşı nedir?
6- Diabetlilerde karaciğer takibi çok önemlidir. En az 6 ayda bir USG ile karaciğer tetkiki yaptırmaları gerekir. Çünkü Diabet hastalığı alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığını belirgin olarak artırmaktadır. 
7- Multiple skleroz hastaları düzenli aldıkları tedaviyi 60 gün keserlerse hastalıkları %25 oranında atakla geri dönecektir ve bu nedenden dolayı ilaçlar kesilmemelidir. 
8- Sürekli kabız olan 40 yaş üstü bütün hastalara kolonoskopik muayene şarttır. Kabız kalmaya bağlı uzun dönemde gelişen bağırsak duvarlarında çökmeyle seyredip ileri dönemde bağırsağı delebilen divertikül hastalığından haberdar olunup önlem alınabilir.
9- 12-17 yaş arasındaki dönemde sigara kullananlarda ileri dönemde mental akıl gelişiminin yetersiz olduğu saptanmıştır. 
10- Düzensiz uyku KOAH ataklarını sıklaştırmaktadır.


ŞEKER HASTALIĞI (DİABETES MELLİTUS)


                                                                                                                                 Prof. Dr. Göksun Ayvaz

ŞEKER HASTALIĞI (DİABETES MELLİTUS)
Şeker Hastalığı (Diabetes Mellitus), tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artan bir toplum sağlığı problemidir. Tüm dünyada yaklaşık 360 milyon diyabetik hasta vardır. Ülkemizde ise 2000 yılında yapılan bir taramada 20 yaş ve üzerindekilerde % 7.2 oranında diyabetik ve bir o kadar da gizli şeker hastası olduğu gösterilmişken bu oran 10 sene sonra % 13.4’e yükselmiştir. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte en bilinenleri toplumun giderek daha şişman hale gelmesi, kötü beslenme, hareketsizlik, psikolojik streslerdir.

Şeker Hastalığı, kan şekerinin yüksek olması halidir. Ayrıca buna küçük ve/veya büyük damar hastalıkları da eklenerek akut veya kronik komplikasyonlar oluşur. Açlık kan şekerinin en az iki kez 126’nın üzerinde veya günün herhangi bir saatinde kan şekerinin 200’ün üzerinde ölçülmesi Şeker Hastalığı tanısı koydurur. Açlık kan şekerinin 100-126 arasında olması, 2. saat tokluk kan şekerinin 140-200 arsında ölçülmesi ise Gizli Şeker (Prediyabet) olarak adlandırılır. Ancak bu durum da, aşikar Şeker Hastalığı kadar, özellikle damarlar üzerine zarar verici bir durumdur. Bu seviyede iken tanı konulup önlem alınması ve gerekiryorsa tedavi verilmesi, hastalığın yan etkilerinin oluşmasını engelleyebileceği gibi aşikar Şeker Hastalığına ilerlemesi de önlenebilir. Bu nedenle ailesinde erişkin tip Şeker Hastalığı olan kişilerin aralıklarla kontrol edilmesi çok önemlidir.

Erişkin tip Şeker Hastalığı (Tip 2 Diabetes Mellitus), daha ileri yaşlarda ortaya çıkar ve insülin salınımının veya salgılanan insülinin yapısının bozuk olması ve mevcut insüline vücutta direnç olması (İnsülin Direnci) sonucunda kan şekerinin düşürülmesinde zorluk vardır. Genetik olarak aileden geçer ve başta kilo alımı olmak üzere araya giren ağır psikolojik travmalar, ağır operasyonlar veya ciddi enfeksiyon hastalıkları ya da kullanılan bazı ilaçlar ile hastalık aşikar hale geçer. Şeker hastalarının % 90-95’ini oluşturur. Yaşam tarzı değişiklikleri, doğru beslenme ve egzersiz ile buna eklenen ağızdan kullanılan ilaçlar ve insülin kombinasyonları ile tedavi edilir.

Genç Tipi Şeker Hastalığı (Tip 1 Diabetes Mellitus) ise çocukluk yaşlarından itibaren genç yaşlarda görülür. Pankreasın tamamen harabiyeti sonucunda insülin üretiminin olamaması sonucuda ortaya çıkar. Mutlaka insülin ile tedavisi gereklidir. Hastaların % 5-10’unu oluşturur.

Şeker Hastalığında genel olarak kan şekerinin yükselmesine bağlı belirtiler olan çok ve sık idrara çıkma, gece idrara kalkma, bunlara bağlı olarak çok su içme, bulanık görme, ellerde ve ayaklarda uyuşma, yanma, karıncalanma, veya üşüme hissinin olması, halsizlik, yorgunluk, sıvı kaybına bağlı kan basıncı düşmesi ve baş dönmesi, nedensiz ve iştah iyi olmasına rağmen kilo kayıpları, yaygın cilt ve kadınlarda genital kaşınmalar, kolay enfeksiyon gelişmesi veya oluşan enfeksiyonun kolay iyileşmemesi sıklıkla tanı konulmasına ya da hastalıktan şüphelenilmesine yol açar.

Şeker Hastalığının tadavisinde, bütün diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi, takip çok önemlidir. Hastanın kendi açlık ve 2. saat tokluk kan şekerlerini, şeker ölçüm çubukları ile takip etmesinin yanı sıra, her şeyin yolunda gittiği bir hastada 3 ayda bir damardan açlık ve tokluk kan şekeri ile HbA1c(glukohemoglobin) denilen 2-3 aylık kan şekeri durumunu gösteren tetkiklerin yaptırılması, 6 ayda bir diğer kan tetkiklerinin değerlendirilmesi ve genel muayeneden geçmesi, senede bir kez de bütün bunlara ilaveten göz dibi muayenesi ile böbreklerin özel olarak incelendiği idrar tetkiklerinin yapılması çok önemlidir.

Şeker Hastalığında bazı konular gözardı edilip çok önemsenmeyebilir. Ancak bu durum hastalığın tedavisini ve kan şekeri ayarlarını bozucu sonuçlar oluşturabilir. Bunlardan biri de diş bakımıdır. Diş ve diş eti, iyi bakılmazsa tüm bireyler için zaman içinde bir enfeksiyon odağı haline gelebilir. Şeker Hastalığında iyi kan şekeri kontrolü sağlanmadığında tükrük miktarı azalır ve tükrükteki glukoz miktarı da artarak enfeksiyon ve çürüklerin ortaya çıkışı kolaylaşır. Şeker hastalığında enfeksiyon zor iyileşir. İyileşemeyen enfeksiyon da kan şekeri ayarını daha çok bozarak bir kısır döngü yaratır. Bu nedenle tip 1 Şeker Hastalığında çocukluktan itibaren, erişkin yaşlarda ise o güne kadar dikkat edilmemiş bile olsa o günden itibaren ağız hijyeninin sağlanması, günde hiç olmazsa iki kez usulüne uygun diş fırçalaması yapılması, çürük diş veya hasta diş eti varsa tedavi ettirilmesi de önemlidir.

Bir diğer önemli ama ihmal edilen bir konu olan diabetik ayak yarası, gerek Şeker Hastalığı olan hastalar, gerekse doktorlar için çözümü oldukça zor olan bir komplikasyondur. Şeker hastalarının %25’inde ayak problemi oluşur. Bunların %7’sinde hayatları boyunca en az bir kere ayak veya diz altında ülser gelişmektedir. Bu hastalarda bacaklarda uzuv kesilme operasyonları normal erişkinlere göre 5-15 kat artmıştır. Şeker Hastalığına bağlı ayak yarası olmaması için hastanın yapması gerekenler şöyle sıralanabilir: Hasta bacağı besleyen damarları korumak için sigara içmemeli, banyo için küvet doldurulmuşsa, ayakları suya sokmadan su ısısı kontrol edilmeli, ayakları soba, kalorifer ve termoforla ısıtmamalı, nasırlarına kesinlikle nasır yakısı kullanmamalı, nasırlara hekimler müdahale etmeli, kesinlikle yalın ayak yürümemeli (kumsalda-evde), lastikleri sıkan çoraplardan ve jartiyerlerden kaçınmalıdır.

Şeker Hastalığında hem erkek hem de kadında genital sistem ve cinsel hayatla ilgili yakınmalar ortaya çıkabilir. Erkekte bu yakınmalar, cinsel uyarılma sorunu, sertleşme güçlüğü, erken boşalma şeklindedir ve bununla ilgili yapılmış birçok çalışmada sıklık tip 1 Şeker Hastalığında % 20-36 arasında, tip 2 Şeker Hastalığında ise % 34-72 arasında bulunmuştur. Sertleşmeyi sağlamak için bu konuda etkili bazı ilaçlar ile penil protezler kulanılmakta ve erken boşalma için geciktirici krem ve köpük kullanılması da fayda sağlamaktadır.

Şeker Hastası kadınlarda genitoüriner belirti ve yakınmalar arasında vajinal kuruluk %30 ile önemli bir yer tutar ve Şeker Hastası olmayanlara göre 2 kat fazla görülür. Ağız kuruluğu olan hastada vajinal kuruluk daha sık bulunmuştur. Bu durum tıpkı menopoz sonrasında oluşan vajinal kurulukta olduğu gibi ağrılı cinsel ilişkilere neden olabilir ve tıpkı o dönem kadınlarda olduğu gibi vajinal lubrikant (nemlendirici) kullanımı ile bu sorun büyük ölçüde giderilebilir. Bir diğer sık görülen ve düzeltilmesi gereken konu da kadın hastadaki genital bölge mantar enfeksiyonlarıdır. Kötü kontrollü diyabetik kadında sıktır ve ağrılı ilişkiye neden olabilir. Mutlaka tedavi edilmesi ama daha önemlisi hijyene dikkat ederek oluşmasının engellenmesi gereklidir.

Şeker Hastalığının tedavisinde kullanılan insülinlerin korunması ve saklanmasında bazı tereddütlerin olduğu bilinmektedir. Bu konuda yanlış bilinen bazı konuların düzeltilmesi amacıyla küçük öneriler verilecektir. İnsülin flakonlarının, yedek kartuşlarının ve kullan-at kalemlerin + (2 – 4) derecede buzdolabının kapağında saklanması gereklidir. İnsülin kalemindeki kartuş +25 dereceye kadar olan oda ısısında 6 haftaya kadar bozulmadan kalır. Dolayısı ile bu ısıyı geçen durumlarda insülinin buzdolabı kapağında saklanması, ya da bir yerden bir diğer yere gidilmesi sırasında korumalı olarak taşınması uygun olur. İnsülini ve kalemleri güneş ışığı altına, soba kenarına, kalorifer üstüne ve buzdolabının buzluk kısmına kesinlikle koymamak gerekir. İnsülinlerin son kullanma tarihine dikkat ederek alınması önemlidir. insülinin buzdolabındaki raf ömrü son kullanma tarihidir.

Hastalık ortaya çıktıktan sonra, özellikle de uygun şekilde takip ve tedavi edilmediği zaman bazı kronik komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Orta ve büyük damarlarda oluşan daralmalar sonucunda kalp krizi, kalp yetmezliği, beyin kanaması veya beyin damarında tıkanma, bacak damarlarında tıkanma gelişebilirken, küçük damarlardaki hasara bağlı olarak göz arkasında kanama, böbrek yapı ve fonksiyonlarında bozulma, sinir sisteminde hasarlanma ve erkeklerde sertleşme problemleri görülebilmektedir. Bunların oluşmasına katkısı bulunan fazla kiloluluk, kan basıncı yüksekliği, kan yağlarında yükseklik gibi durumların tedavisi de, kan şekerinin düşürülmesi kadar önem taşımaktadır. Çünkü Şeker Hastalığı tedavisi sadece yüksek olan kan şekerini düşürmekten ibaret değildir.

Gezegeni kurtaracak ve hepimizi besleyecek bir diyet mümkün mü?

Gezegeni kurtaracak ve hepimizi besleyecek bir diyet mümkün mü?



Bilim insanları önümüzdeki on yıllarda eklenecek milyarlarca kişiyi nasıl besleyeceğimizi araştırıyor. Bu “küresel diyet” sağlıklı olmalı ve gezegeni yok etmemeli. 

Bu diyet et ve süt ürünlerini tümüyle yasaklamıyor ancak muazzam bir değişim gerektiriyor.


Nedir bu değişim?

Et azaltılmalı, ayda 1 biftek veya haftada 1 burger. Haftada 1 balık veya tavuk olabilir. Ama o kadar. Protein ihtiyacı bitkilerden sağlanmalı (fasulye, mercimek, bezelye). Sebze ve meyve belirgin artacak, diyetin en az yarısı. Ayrıntılar şöyle:

1. Yemişler - 50g/g
2. Fasulye, mercimek, bezelye vd - 75g/g
3. Balık - 28g/g
4. Yumurta - 13g/g (Haftada 1’den biraz fazla)
5. Et - 14g/g, Tavuk 29 g/g
6. Karbohidrat – tam buğday, pirinç 232 g/g, 50 g/g lifli sebzeler
7. Süt ürünleri - 250g – 1 bardak süt eşdeğeri
8. Sebze (300g) ve meyve (200g)
9. 31 g şeker ve 50 g yağa yer var

Tadı nasıl olacak?

Araştırmacılardan Prof Walter Willet lezzetten emin. Bu içerik ile çok çeşit ve lezzette beslenmek mümkün diyor



Bu bir fantezi mi?

Beslenme biçimimizin bizi beslemesi mümkün değil. 2011’de nüfus 7 milyar, şu anda 7.7 milyar, 2050 yılında 10 milyar olacağı hesaplanıyor. Ek bir Dünya daha lazım. O yüzden küresel olarak beslenmemiz değişmek zorunda. Değişim için et vergisi gibi önlemler şart. Bu öneriler “Eat Lancet” komisyonun uzun çabalarıyla oluşturuldu. 
Üstelik yaşam kurtarıcı. Bu tip beslenme ile kanser, inme, kalp hastalığı oranlarında azalma ile yılda 11 milyon insan yaşamı kurtulacak.

Çiftçilik gezegen için ne kadar kötü?

Beslenmemiz için ayırdığımız toprak sera gazının %25’ine yol açıyor. Bu değer küresel elektrik ve ısınmaya eşit, tüm tren ve arabalardan daha fazla. Et endüstrisi % 15-18 arasında sera gazı oluşturuyor. Tarım ayrıca metan ve nitroz oksit, amonyak salınımı da yapıyor. Tarım ve hayvancılık tatlı su kaynaklarının % 70’ini kullanıyor.
Küresel diyet Dünya’yı kurtaracak mı?
Araştırıcıların amacı daha çok insanı beslerken aynı zamanda;
Sera gazı salınımını azaltmak
Türlerin yok oluşunu durdurmak
Yeni tarım sahası açamamak
Suyu korumak
Bu iş sadece diyet değişikliği ile olmayacak. Gıda israfının önlenmesi diğer en önemli konu.
Daha derine inmek isterseniz: https://eatforum.org/eat-lancet-commission/


Prof. Dr. Mehmet Emin KORKMAZ

Sağlık bilgileri için Prof. Dr. Mehmet Emin Korkmaz’ı izleyebileceğiniz adresler:
•Twitter uygulaması üzerinden: @MehmetE_Krkmz
•Instagram uygulaması üzerinden: https://www.instagram.com/korkmazmehmete
•Twitter uygulaması olmayan için twitter adresine ulaşım: https://mobile.twitter.com/mehmete_krkmz
•Google uygulaması üzerinden: https://profdrmehmeteminkorkmaz.business.site
•Muayenehane adresine ulaşım için: https://goo.gl/maps/e8PVLbZn3WM2