
ALZHEİMER
İLE BUNAMA!
Bunama tanısı koymak kolay bir iş
değildir. Tabii ki belleğinizin,
yorumlama kapasitenizin, reflekslerinizin, yürümenizin, konuşmanızın ayrı ayrı
değerlendirilmesi ve üstelik bu değerlendirmelerin nicel olması yani sayılarla yapılması
gerekmektedir. Bu tanıyı koyabilecek bir uzmanın liseden sonra EN AZ 10 YIL
ekstra eğitim alması gerekmektedir. Bunun ötesinde bunama tanısı koymanın kolay
bir iş olmaması da gerekir. Çünkü bunama kolay göze alınabilecek bir durum
değildir. Değil mi ki bir insanın duruşu, konuşması, davranışları her tür
fiyakalı kartvizitin veya biraz da böbürlenme payı olan tüm unvanların önünde
geliyor. Bu yüzden bir insanın boynuna böyle bir yafta asmadan önce defalarca
düşünmek, tabiri caizse kılı kırk yarmak gerekir...
Peki öyleyse bu isimdeki bir kitabı
neden kaleme aldım: Yıllardır katıldığım her apartman toplantısında, her uçak
yolculuğunda, her taksiye bindiğimde; mesleğimin ne olduğu ortaya çıktığında
karşılaştığım sorulardan bıktığımdan değil tabii ki. Sadece daha kapsamlı ve
doyurucu bir cevap verme isteğim ve hayalimden. Olası tüm soruları ve
cevaplarını dilimin döndüğü, aklımın erdiği, ilmimin yettiğince; belli bir kalıp
içinde içinde toparladım.
Bunama, aklınızın başından uçmasıdır.
Ama öyle aşık olarak filan değil. Üstelik geçici bir durum da değildir. Bir
bakarsınız aklınıza doğru kelimeler gelmiyor, gördüğünüz insanları başkalarıyla
karıştırıyorsunuz. Bir bakarsınız yıllardır oturduğunuz evin sokak numarasını
hatırlamıyorsunuz. Zaten bir süre sonra siz bu durumun farkına bile varmamaya
başlarsınız. Üzülmezsiniz bile. Ama sizi sevenlerin yüreği parçalanır bu halinize,
o başka. Sonuçta “Aman hiç kimse bu hale düşmesin!” denebilir ama, biliyoruz ki
beyniniz de vücudunuzla yaşıt, ve her yeriniz gibi o da yıpranıyor. Yaşlanan
beyniniz de aklınızı eskisi gibi yerinde tutamıyor. Her şey adeta güz
rüzgarının önündeki yapraklar gibi uçuşuyor.
Bunama aslında kendisi bir hastalık
değil, bir hastalığın bulgusudur. Güzel bir benzetme olarak ‘ateş’ gösterilebilir;
ateş bir hastalık değildir, hastanın sıcaklığının yükselmesidir ve bir
hastalığın habercisidir. Benzer şekilde bunama, hastanın beyninde bir şeylerin
yanlış gitmekte olduğunu gösterir ancak söz konusu bellek ve zihin
problemlerine neyin yol açtığını göstermez.
Bunama ikinci çocukluk diye de tanımlanabilir; yani insan, dünyaya geldiğinde nasıl acizse, yaşlılığında da
benzer şekilde çaresizliğe düşebilir. Bu hastalık, sinsi bir şekilde başlayıp geriye
dönüşü olmayacak şekilde devamlı
ilerleyen; zihinsel işlevler,
günlük yaşam etkinlikleri ve yaşam kalitesinde bozulma ve eşlik eden davranış
problemleri ile tanımlanır. Bunama, hasta kadar yakınlarını ve toplumu da
sosyo-ekonomik olarak etkileyen bir hastalıktır. Daha doğrusu tek bir hastalık değildir, farklı hastalıklara
bağlı olarak ortaya çıkabilen bir tablodur. Çok
sık karıştırılan bunama ve Alzheimer hastalığının arasındaki en büyük fark; her
bunama Alzheimer hastalığı değildir ama her Alzheimer hastalığı bunamadır...
Tıp inanılmaz bir hızla ilerliyor. İnsan
ömrü son yüzyıl içinde tam 2 katına çıktı. Tabii ki sadece ömür uzamakla
kalmadı, yaşam kalitesi de arttı. Artık hepimiz 100’lü yaşlarımıza ulaşmayı ve
o yaşlarda hala aktif bir yaşam sürmeyi hayal edebiliyoruz. Etmeliyiz de, tabii
ki yaşlanacağız ama ihtiyarlamayacağız... Çoğu organ problemimizi çözen tıp
adamlarından, beynimizin yaşlanmasını önlemelerini istemek de en doğal
hakkımız.
Bunama ile ilgili hastalıklar neredeyse
100 yıldır bilinmesine rağmen, bu konudaki çalışmalar son 30 yılda yoğunlaşmıştır.
Ancak şunu da biliyoruz ki beyin araştırmaları henüz emekleme çağında. Değil mi
ki dünyanın önde gelen ülkeleri, 2010-2020 arasındaki yılları beyin onyılı ilan
ettiler; araştırmaya ayrılan kaynakların çoğu artık beyin araştırmalarına
akıtılıyor. Eminim ki önümüzdeki yıllar çağ açacak gelişme ve buluşlara gebe.
Ama bunama korkusu açısından bakınca, önümüzdeki yılları bekleyecek zamanı
kalmamış olanlar da var.
Dünya nüfusunun ortalama yüzde 8 ila 10’u
bu grupta. Yani bunama tehlikesinin baş gösterdiği 60 yaşını aşmış durumda.
Demek ki ülkemizde en az 6 milyon kişi, yarına dair sizinle aynı endişeleri
taşıyor. 2050 yılında bu rakam tüm ülke nüfusunun 5’te birine ulaşacak! Artık
hemen herkes akıl sağlığını tüm diğer sağlık sorunlarından ayrı tutuyor, daha çok
önemsiyor. Ben de kendi adıma, aynı fikirdeyim. İnsan tabii ki elden ayaktan
düşmesin, ama özellikle aklının ışığı sönmesin.
Çok
detaylı araştırmalarda bunama hastası olduğu düşünülen kişilerin % 9’unda; aslında
depresyon, delirium, ilaç yan etkisi, tiroid problemi, vitamin eksikliği, alkol
kullanımı gibi nedenlere bağlı olan bulguların tedavi ile düzeltilebildiği
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle hekimler bir tanıya varmadan önce söz konusu
ihtimalleri göz önüne alıp gerekli testleri yapmaktadırlar. Günümüzde hekimler,
bunama tanısı koyabilmek için bellekte bozulmanın yanı sıra aşağıdaki zihinsel
yetilerin en az birinde günlük yaşamı aksatan düzeyde bozulma olması şartını da
aramaktadırlar:
1) Akıcı
şekilde konuşup, yazılı ve sözel dili anlama yetisi
2) Sağlıklı
duyusal işlev olduğu varsayılarak, cisimleri tanıma ve tanımlama yetisi
3) Yeterli
hareket- duyu işlevleri olduğu ve verilen görevin anlaşıldığı varsayılarak bir
takım hareketleri yapma yetisi
4) Soyut
düşünebilme, sağlıklı yargılara varıp planlar yaparak, karmaşık görevleri
yerine getirme yetisi
Önce şunu belirtmek lazım: Bunama basit
bir unutma hali değildir. Bunama bir hastalıklar grubunun belirtisidir. Yani
bunamanın nedeni Parkinson hastalığı olabilir, Alzheimer hastalığı olabilir,
Adams Hakim hastalığı olabilir ve daha pek çok hastalık olabilir. Tabii çok
ileri yaşlarda sadece yaşlanmaya bağlı olarak ta bunama görülebilir. Üstelik
bunama sadece unutma hali de değildir. Karmaşık bir yakınmalar grubudur. İnsan
yürümekte zorluk çekebilir, idrarını tutamayıp altına kaçırabilir, aşırı sinirli
ve kavgacı olabilir; yani pek çok terslik üst üste binmiş olabilir. Bazı
kişiler ise melek gibi tatlı, hiçbir derdi kafasına takmayan, bütün insanları seven,
kimseyi yargılamayan, değerli değersiz eşyalarını birilerine hediye eden bir
insan haline dönüşebiliyor.
Evin anahtarını evde unutabilirsiniz,
hatta unutmamak için tüm anahtarlarınızı bir arada taşımak gibi bir takım
yöntemler geliştirmiş bile olabilirsiniz ama bunadıysanız zaten evinizin yerini
bulamazsınız. Arkadaşlarınızın isimleri aklınıza gelmeyebilir, gördüğünüz
kişiler tanıdık geliyordur lakin kim olduğunu çıkaramıyorsunuzdur ama
bunadıysanız kızınızı bile tanımazsınız. Sıkışıp tuvalete yetişmeye çalışırken
dayanamayıp altınızı ıslatabilirsiniz ama bunadıysanız halının ortasına
çişinizi yapmaya kalkarsınız. Yani daha önce de söylediğim gibi, aklınız
başınızdan uçup gitmiştir...
Yani bunadığınızdan şüphelenme şansınız
bile yoktur, o durumun farkına siz değil çevrenizdekiler varır. Siz belki ancak
bunamaya başlıyor olduğunuzdan şüphelenebilirsiniz, ki bu satırlar da zaten
sizin için kaleme alınmıştır. Normal yaşlanma sürecinde beyin
işlevleri bir miktar geriler, ancak her yaşlıda bunama belirtileri bulunmaz. Tabii
ki yukarıda anlattığım hafif belirtilerde giderek bir ağırlaşma, sıklığında bir
artma olması canınızı sıkabilir, sıkmalıdır da... O zaman bir uzman tarafından
incelenme vaktiniz gelmiş demektir.
Unutkanlık, beynin en önemli
işlevlerinden biri olan belleğin bozulması sonucu ortaya çıkan ve kişinin
etkinliklerini kısıtlayabilen bir sorundur. Özellikle yaşlılarda bunama
hastalığının ilk bulgusu olabileceği için ciddiye alınması gerekir. Unutkanlık her yaştan insanın en sık yakınmasıdır
ancak çoğunlukla bir hastalık belirtisi olarak görülmez. Gençlere “bu yaşta
unutkanlık olmaz” denirken, yaşlılara “unutması normal” gözüyle bakılır.
Oysa unutkanlık daima altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak kabul
edilmeli ve bir uzman tarafından detaylı şekilde araştırılmalıdır.
Gençlerde günümüz şehir ve çalışma hayatının getirdiği stres, depresyon ve gerginlik; beyin işlevlerinden dikkat toparlama ve dikkat yöneltmeyi bozarak unutkanlık yapabilir. Yaşlanma ile de kişilerde ılımlı bir unutkanlık ve karmaşık problemleri çözebilmek için daha fazla zamana gereksinim duyulması ortaya çıkabilir. ‘Yaşla ilintili unutkanlık’ ismi verilen bu durum ilerlemediği sürece herhangi bir hastalık söz konusu değildir. Ancak bu tip hastaların düzenli aralıklarla takip altında olması gereklidir çünkü bu unutkanlık, eğer ilerleme gösteriyorsa, ciddi hastalıkların habercisi de olabilir.
Gençlerde günümüz şehir ve çalışma hayatının getirdiği stres, depresyon ve gerginlik; beyin işlevlerinden dikkat toparlama ve dikkat yöneltmeyi bozarak unutkanlık yapabilir. Yaşlanma ile de kişilerde ılımlı bir unutkanlık ve karmaşık problemleri çözebilmek için daha fazla zamana gereksinim duyulması ortaya çıkabilir. ‘Yaşla ilintili unutkanlık’ ismi verilen bu durum ilerlemediği sürece herhangi bir hastalık söz konusu değildir. Ancak bu tip hastaların düzenli aralıklarla takip altında olması gereklidir çünkü bu unutkanlık, eğer ilerleme gösteriyorsa, ciddi hastalıkların habercisi de olabilir.
Unutkan bir insan, bu durumdan
önce kendisi rahatsız olur. Bunama hastasının ise yakınları rahatsız olur ancak
hasta durumundan yakınmaz. Unutkanlık kimi zaman
depresyon, vitamin eksiklikleri, tiroid işlev bozukluklarına bağlı olarak ta görülebilir
ve uygun tedavi ile tam düzelme sağlanır. Ancak unutkanlığın bunamanın
ilk belirtisi olabileceği de unutulmamalıdır. Sonuç olarak devam eden ve
artan unutkanlık tıbbi olarak araştırılmayı hak eden bir bulgudur.
Yaşlılardaki unutkanlık çok hafif
olmaktan çıkıp daha belirgin duruma geldiğinde ise tıbbi adıyla ‘hafif zihinsel
bozukluk’ adı verilen tablo ortaya çıkar. Bu durum artık bir hastalık olarak
ele alınmalıdır, çünkü söz konusu bu durum bunama ile seyreden birçok hastalığın
erken dönemini teşkil ettiğinden önem verilmesi ve araştırılması gereken bir
durumdur. Gerçekten de birçok bunama hastasında dönüp geriye bakıldığında, bir
dönemler böyle bir tablo olduğunun farkına varılır.
Aslında hafif zihinsel bozukluk
tablosunda beyinde değişiklikler çoktan başlamıştır ama henüz yakınmalar belirgin
şekilde ortaya çıkmamıştır. Bu tabloda bellek ile ilgili yakınmalar varken,
problem çözme gibi diğer zihni yetenekler normaldir; kişinin günlük yaşam
etkinlikleri de normaldir. Mini Mental Test skorları 27-30 arasındadır. Bu tablonun
bunamaya dönüşme oranı yıllık %10-15 'tir; yani her 7 hafif zihinsel bozukluk
hastasından 1 tanesi ertesi yıl bunama hastası olur. Süre uzadıkça bu oran da
artar. Sonuçta bu tanıyı almış kişilerin % 70’i bir zaman sonra bunamaktadır.
Varlığı 1936 yılından beri
bilinmekle birlikte; bunama yakınması ile karşımıza çıkan her 7 kişiden birinin
beyninde sıvı artışının aşırı düzeyde olduğu bir hastalık, 1965 yılında Hakim
ve Adams tarafından tanımlanmıştır. ‘Adams Hakim’ hastalığı, bunamaya yol açan
nedenler arasında tümüyle tedavi edilebilen; yani hastanın durumunun
tamamen geri döndürülebildiği, hatta tedaviden sonra yaşamına eskiden olduğu
gibi normal bir insan olarak devam edebildiği tek hastalık.
Bunama yakınması olan kişiler arasında
her 7 kişiden birinde bu hastalığın olduğu çok iyi bilinen bir gerçek. Demek ki
bunama her 7 hastadan birinde geri çevrilebiliyor. Ancak vakaların %80’inin
gözden kaçırılmakta olduğunu bildiğimden, tedavi için en uygun zaman
penceresinin tanı konduktan sonraki ilk yıl olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Yani erken tanı hemen her hastalıkta olduğu gibi bu konuda da önemlidir. “Vakit
nakittir!” derler ya, ben de “Vakit
beyindir!” diyorum.
Adams Hakim hastalığı aynı zamanda ‘normal
basınçlı hidrosefali’ ve ‘okkült hidrosefali’ olarak da adlandırılmaktadır. Bu
hastalık, beynin sıvı dolu boşluklarının genişlemiş olması ve fakat bu sıvının
basıncının normal olmasına eşlik eden; yürüyüş bozukluğu, yakın bellek kaybı,
idrar kaçırma üçlü bulgusu ile karakterize bir klinik hastalıktır.
Bu tablo beyin kanaması, tümör,
enfeksiyon, kafaya alınan darbe, Paget hastalığı, akondroplazi gibi başka
kafaiçi sorunlarla beraber olabildiği gibi; kendiliğinden (idiopatik olarak) de
ortaya çıkabilir. Tabii bu hastalık bunamaya yol açan diğer hastalıklarla
birlikte de görülebiliyor. Örneğin her 5 Parkinson hastasının birinde bu durum
da hastalığa eşlik ediyor, yani yine etkili bir tedavi şansı var.
Tedavi beyindeki bir çay bardağı
miktarındaki sıvının, basit bir cerrahi işlem ile boşaltılması için yapılıyor.
30-45 dakika arasında süren bu işlem, genel anestezi altında yapılmakta ve hastanın
beynindeki fazla sıvının boşaltılmasını sağlayacak bir silikon boru (şant) cilt
altına takılmaktadır.
Hasta işlem sonrası yaşam kalitesini
düşüren çok önemli olumsuzluklardan kurtularak sosyal yaşamına geri
dönebiliyor. Sonuçta net sayılarla belirtecek olursak; tedavinin başarılı olma
şansı, cerrahiden 3 ila 6 ay sonra % 65
- % 95 arasında değişiyor. Genellikle şant takılması sonrası ilk aylarda
görülen belirgin iyileşme sonrası, yakınmalar sabit bir hal alırlar. Ancak bir
grup hastada ise yavaş ve durağan bir iyileşme görülebilmektedir. Özetleyecek
olursam, ortalama % 60 hastada şant takılması sonrası hemen iyileşme
saptanırken, uzun dönemde belirgin iyileşme saptanan hasta oranı ise % 30’dur.
Son olarak ta yine belirtmeliyim ki,
hastaların bu tedavi yöntemini denemekle kaybedecekleri pek bir şey de
yoktur...