3 Haziran 2022 Cuma

İyileştirici Tıptan Koruyucu Tıbba, Koruyucu Tıptan Rejeneratif Tıbba, Bitmeyen Yolculuk


                                                                                         Prof. Dr. Semih Keskil 

    Tıbbın yüzlerce yıldır, bir görüşe göre de binlerce yıldır tek bir amacı vardı, hastalıkları iyileştirmek. Aslında günümüzde de tüm tıp bilimi bu temel amaç etrafında yapılanmıştır. Neredeyse 19. yüzyıl başına kadar sadece hastalıkların tanısını koymak, onları birbirinden ayırt etmek, söz konusu hastalıklara neden olan etkenleri açığa çıkarmak ve bu hastalıkları tedavi etmek (hatta kimi zaman hastalık tedavi edilemese bile hastalığın bulgularının tedavi edilmesi) temel amaç olmuştur. 

    Gerek ilaç tedavisi, gerek fiziksel yardımcı yöntemler ve gerek se cerrahinin amacı geçen yüzyıla kadar hastalıkları tedavi etmek iken, 19. yüzyılın başlarında bu hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek yeni bir amaç olarak ortaya çıkmıştır. Sivrisinekleri öldürmek yerine bataklığı kurutmak olarak özetlenebilecek bu amacın ortaya çıkmasında, modern tıbbın sosyal devlet kavramı içinde herkesin hizmetine sunulmasına sağlı olarak tıbbi harcamaların giderek artması ana neden olmuştur. 

    Gerçekten de özellikle 20. yüzyıla gelindiğinde koruyucu tıp pek çok hastalığın yeryüzünden silinmesini sağlamıştır. Tabii ki bu dönemde yaşam kalitesi kavramının da gündeme gelmesi, geçmiş yüzyıllarda fikren geliştirilmiş ve de baş döndürücü teknolojik gelişmeler sayesinde artık uygulanmakta olan tedavi yöntemlerinin sonuçlarının sorgulanmasına yol açmıştır. 

    Geçtiğimiz yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılın başlarında ise “rejeneratif tıp” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu değişimde, hastalıkların tedavisinde insan vücudunun kendini onarma potansiyelinin  oynadığı çok önemli rolün; özellikle cerrahi dallarda çalışan uzmanlarca giderek daha iyi anlaşılması yatmaktadır. Gerçekten de hastalıkların tedavi edilmediklerinde izledikleri doğal sürecin izlenmesi, placebo araştırmaları, kök hücrelerin giderek artan kullanımı; aslında insan vücudunun inanılmaz kendi kendini tamir yeteneğinin desteklenmesini amacını ortaya çıkarmıştır.

    Gerçekten de bu şekilde hem daha yüksek bir yaşam kalitesini elde etmek, hem tedavilerin yan etkilerini olabilecek en düşük seviyeye indirmek, hem tedavi giderlerini kısmak ve hem de özelikle cerrahi alanındaki hala düşük olan başarı oranlarını yükseltmek mümkün olabilecektir. Tabii ki beyin cerrahisinin bu değişimin dışında kalması beklenmez.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder