6 Nisan 2023 Perşembe

Ameliyat: Bel Ameliyatı, Omurilik Ameliyatı, Boyun Ameliyatı, Beyin Ameliyatı


                                                                                                                Prof. Dr. Semih Keskil 

“Ameliyat olmaktan korkuyorum!” mu diyorsunuz? Çok normal. Tabii ki korkacaksınız. Eminim annenizden, babanızdan, hatta dedenizden ne hikayeler dinlemişsinizdir. Onların devrinde gerçekten de ameliyat korkusu insanların hayatta kalmasını sağlayan bir korkuydu; aynı ilk çağlarda insan türünün devamını sağlamış karanlık korkusu-açlık korkusu gibi. Ama artık 21. yüzyılda yaşıyoruz. Artık böylesine tarihi bir korkuyu kenara bırakmak gerek. Pek çok ameliyat neredeyse sıfıra yakın bir riskle yapılabiliyor. Tüm haklarınız da yasal koruma altında tabii ki. Üstelik diğer pek çok alanın aksine tıpta - özelikle de beyin cerrahisinde- Türkiye bilimsel alanda dünyada ilk on ülke içinde ve hatta ön sıralarda yer alıyor. İnsanlar Avrupa ülkelerinden gelip burada ameliyat oluyorlar.

              Gayet doğal bir duygu olan ameliyat korkunuz üzerine oynayan, kötü niyetli kişilerin tuzağına düşmeyin. Size “Aman sakın ha ameliyat olma!” diyen kişilere, özellikle bir de bu kişiler üstüne üstlük cerrahsa, söz konusu ameliyatı yapıp yapamadıklarını sorun. Acaba “Ameliyat olmayın, felç olursunuz! Ölürsünüz!” derken, aslında “Ben bu ameliyatı yapamam!” mı demek istiyorlar? Acaba bir yetersizliklerini açığı vurmakta zorlanıyor olabilirler mi? Ancak böyle bir sakıncadan bahseden kişi, gerçekten deneyimli bir cerrah, özellikle de yaptığı ameliyatlarla tanınan bir üniversite hocası ise ancak o takdirde söylediğini ciddiye alın.

En iyi cerrah, kendine güveni olan cerrahtır. Bunu sürekli kendinden bahsetmesinden veya atıp tutmasından, esip gürlemesinden anlayamazsınız. Unutmayın, “Söz uçar, yazı kalır!” Eğer önerilerini size yazılı olarak verip altına imzasını atabiliyorsa, en iyi cerrahi hocası işte odur. Önemli bir hastalığınız olduğunda beş ayrı hekime gittiğinizde beş ayrı, hem de birbirine taban tabana zıt beş ayrı görüş almaktan artık bıkmadınız mı? Sanıyor musunuz ki tıp böyle bir belirsizlikler bilimi? Bilimde belirsizliğin bir sınırı olduğu muhakkak, ama bu kadar da olmaz ki. İşte size iyi bir çare: Doktorunuzdan size söylediklerini yazılı bir metin olarak vermesini ve altını da imzalamasını isteyin. Göreceksiniz o zaman anneniz için bir hoca “Ameliyat olmazsa kesinlikle felç olur!” derken, öte yanda bir Xyzwiterapist “Sizi bakışlarımla, hem de yüzde yüz iyileştireceğim!” diyemeyecek.

              Peki iyi bir cerrahın hasta değerlendirmesi nasıl olmalı? Aslında eskiden bunu siz de biliyordunuz, ama son zamanlarda size unutturuldu maalesef. Hayatınızda en az bir kere doğru dürüst, yani iyi muayene yapan cerrah çıkmıştır karşınıza. İyi hasta muayenesi, yarım saatten az olamaz; dünyanın hiçbir yerinde olamayacağı gibi, ülkemizde de olamaz. Bunun sağlık hizmetlerinin mükemmelliği, doktorun hizmet aşkı, engin tecrübesi, sınırsız bilgisi, büyük unvanları ve hatta eşsiz şöhreti ile bir ilgisi olmadığı gibi; hastanın şikâyetlerinin ne denli basit olduğu ile de bir ilgisi yok. Gelişen teknoloji ve tanı araçları ile ise hiçbir ilgisi yok tabii ki…

              Siz anlatacaksınız- doktor soracak- siz cevap vereceksiniz, doktor sizi muayene edecek- tahliller isteyecek- siz soracaksınız- doktor cevap verecek. Akıl var izan var. Size taş çatlasa beş dakika ayıran doktora altı kere gitmeniz veya böyle altı ayrı doktora gitmeniz aynı işi görmüyor ne yazık ki. Eğer hâlâ iyileşmediyseniz bu ne sizin suçunuz, ne de doktorunuzun suçu. Doktorunuzun yarım saatine ulaşabilmeniz gerek, bunun yolunu bulmak ise artık size kalmış. Kapının önündeki o kalabalığa hiç girmeyin. Yoksa hakikaten tanrı yardımcınız olsun. Üstelik unutmayın ki, bazı uzmanlık dallarında veya birçok hastalığın bir arada olduğu durumlarda; özellikle de riskli bir ameliyata karar verilecekse, bu sürenin çok daha uzun olması bile gerekir.

Tıbbın belki de en önemli kuralı: “Ameliyat her zaman en son çaredir.” Yani ameliyata karar vermeden önce hemen hemen hiç bir risk içermeyen, geleneksel tamamlayıcı tıp uygulamaları ve fizik tedavi gibi yöntemler denenir. Bunlardan yarar görmeyen hastalarda bu kez tedavi edici veya rahatlatıcı etkileri olan ilaçlar denenir. Eğer son safhada hasta, algoloji gibi narkoz vermeden uygulanan basit ve tehlikesiz girişimlerden de yeterli yarar görmezse; işte o zaman ameliyat uygulanması gündeme gelir. Tabii eğer hastalığınız geri dönüşü olamayacak bir işlev kaybına neden olacaksa ya da yaşamınızı tehlikeye atıyorsa, bu durumlarda acil ameliyat olmanız da gerekebilir.

Beyin ameliyatı olsun, bel fıtığı ameliyatı veya boyun fıtığı ameliyatı ya da omurilik ameliyatı olsun; söz konusu kararı tabii ki sizi tedavi etmekte olan cerrah verecek. Ancak ilk basamakta daima kansız ameliyat, tam kapalı ameliyat denen yöntemler gelir. Bunlar ciltte açılan göze görünmeyecek denli küçük deliklerden girilerek ve hasta uyutulmadan yani nerdeyse sıfıra yakın riskle yapılabilen ameliyatlardır. Söz konusu yöntemlerle şikâyetleri geçmeyen veya bu yöntemlerin uygulanma şansı olmadığı hastalarda ise, neredeyse yüz yıldır yapılmakta olan açık ameliyatlara; yani hasta uyutularak ve derisi kesilerek yapılan daha ciddi girişimlere gerek duyulabilir. Bunlar yine çok düşük denebilecek risklerle yapılan mikrocerrahi, yani hastanın cildindeki küçük kesilerden girilerek mikroskop altında yapılan ameliyatlar olabilir. Kimi zaman da kemiklerin çıkarıldığı ve çok daha ciddi riskler içeren ameliyatlar yapılması gerekebilir.

              Tüm tümörlerin ilk tedavisi daima cerrahidir. Kimi zaman kapalı ameliyatlarla tedavi edilirken, kimi zaman da oldukça riskli ve deneyim gerektiren ameliyatlarla tedavi edilebilmektedirler. Bir takım tümörler çıkarıldıklarında bir daha tekrarlamayan iyi huylu, ya da genel tabiri ile erkek tümörlerdir. Diğer bazı tümörler ise, ki maalesef bunlar çoğunluğu oluştururlar; tekrarlayan kötü huylu, ya da genel tabiri ile dişi tümörlerdir. Bir kez ameliyat edildikten sonra tekrarlayan/tekrarlayabilecek kötü huylu bazı tümörler veya hiç el sürülmemesi gereken bölgelerde yer alan tümörler için ilaç tedavisi yani kemoterapi veya ışın tedavisi yani radyoterapi de kullanmak gerekebilir. Bu konudaki son kararı ise tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi hocaları cerrahınızla birlikte veriyor.

Hiçbir ameliyatın riskli olmaması düşünülemez tabii ki. Ameliyat riski kaynaklarına sırasıyla teker teker bakacak olursak, ilk sırada mikrop kapma, yani yaraya mikrop bulaşması riski vardır; buna doktorlar enfeksiyon riski derler. Özellikle de “hastane mikrobu” denen ve neredeyse tüm antibiyotiklere karşı dirençli olan çok tehlikeli mikroplar ne yazık ki artık ülkemiz için de önemli bir sorun olmuştur. Yüzlerce hatta binlerce yatağı olan ve artık çağdışı olduğu düşünülen depo hastanelere benzemeyen, orta boyutlardaki (yüz civarında yatağı olan) yeni ve modern hastanelerdeki ameliyathane koşulları bu hastane enfeksiyonu riskini çok düşük seviyelere indirmiştir. Hastane mikroplarının henüz yerleşmiş olmadığı butik hastanelerin; laminar hava akımı donanımı olan ameliyathanelerinde ameliyat olmaya çalışın.

              İkinci sırada olan narkoz riski ise hem deneyimli anestezi hocaları ve hem de modern ilaçlar sayesinde günümüzde kabul edilebilir düzeylere inmiştir.  Üçüncü sırada olan ve cerrahinin kendisinden kaynaklanan riskler ise artık 21.yüzyıldaki ameliyat robotları, cerrahın görme gücünü defalarca yükselten ameliyat mikroskopları, köşelerin arka tarafını bile gösteren endoskoplar gibi gelişmiş cerrahi teknolojisi ve deneyimli cerrahlarımızın dünyaca kabul edilmiş becerileri sayesinde artık neredeyse sıfıra yaklaşmak üzeredir.

Biraz da ameliyat komplikasyonlarından söz edelim. Komplikasyon basitçe terslik, yani işlerin ters gitmesi demektir. Bu şanssızlıkların yıllar içinde hesaplanmış ortaya çıkma ihtimalleri zaten yüzde olarak bilinmektedir. Cerrahınız da ameliyattan önce; sizden bilgilendirilmiş rıza alırken, bu komplikasyonların tümünden bahseder. Bunlar geçici ya da kalıcı durumlar olabileceği gibi, nadiren hayati tehlike bile oluşturabilirler. Komplikasyon cerrahın beceriksizliği demek değildir. Dünyanın en deneyimli cerrahlarının elinde de komplikasyonlar olabilir. Önemli olan, yani cerrahın tecrübesini konuşturduğu yer, komplikasyon olduğunda nasıl önlem alacağını ve ne gibi bir tedavi uygulayacağını bilmesidir.

Peki, tekrar ameliyat olmanız gerekebilir mi? Evet, böyle bir ihtimal gerçekten de yüzde olarak bilinmektedir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir: Birincisi, eğer cerrahınızın ameliyattan sonra sizden mutlaka uymanızı istediği kuralları hiçe sayarsanız, ameliyatınızın başarılı olma şansı düşer ve aynı ameliyatı tekrar olmanız gerekir. Buna doktorlar nüks der. İkincisi, bazı hastalıklar doğaları gereği tekrarlama eğilimindedirler, alınan tüm önlemlere karşın yine de tekrar ameliyat olmanız gerekebilir. Buna ise doktorlar rekürrens der. Üçüncü bir ihtimal olarak da, cerrahınız kimi zaman ameliyat sırasında karşılaşılması beklenmeyen bir tersliğe bağlı olarak, kimi zaman ise önceden planlanmış bir şekilde ameliyatınızı bir safhaya kadar yapıp; kalan kısmını daha sonra ve daha uygun bir zamanda yapmaya karar verebilir. Buna doktorlar rezidü yani artık derler. Bu karar tabii ki keyfi değil, hastanın sağlığını korumak amacıyla alınan bir karardır. Yine de ikinci ameliyatı yapacak cerrahı seçerken, mutlaka bu tip ameliyatlarda deneyimli olan bir cerrahı bulmak şarttır; çünkü artık üçüncü bir şansınız olmayabilir. Son şansınızı iyi kullanın…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder