Hangi Covid Aşısı?
Prof. Dr. Mehmet Emin Korkmaz
Son aşı haberleri umut getirirken,
aynı zamanda ilaç endüstrisinin bozuk iş modelini de açığa çıkardı. Bu sistem
görüldüğü gibi herkes için sağlık elde etmeye yönelik değil. Kamu fonları
kullanılarak yüksek şirket kârları elde ediliyor; bu kamu fonlarıyla üretilen
aşılardan başlıca zengin ülkeler yararlanırken, fakir ülkeler kaderine terk
ediliyor.
Birçok
Covid-19 aşı adayına, etkinlik duyurularına, yayılan umutlara rağmen, evrensel,
ücretsiz bir "halk aşısı" vaadini yerine getirmek için hâlâ uzun bir
yol var. Ulusal ve ticari çıkarlar sağlık adaleti ilkesini karanlıkta
bırakıyor.
İngiltere
bir Covid-19 aşısını ilk onaylayan ülke oldu. Pfizer ve Moderna’nın yeni mRNA
aşılarının faz 3 sonuçları ve Sinovac’ın ölü virüs, Sputnik V’in vektör
aşılarına ilişkin ön veriler cesaret verici. Haberler salgında sona
yaklaşıldığı iyimserliğini körüklüyor. Gerçekte ise, ihtiyaç duyulan şeyi
sunmanın başlangıcında bile değiliz: Eşit olarak dağıtılan ve ihtiyacı olan
herkese ücretsiz olarak sunulan bir "halk aşısı".Aylar içerisinde işe
yarayan aşıların üretilmesi muazzam bir başarıdır. Unutulmamalıdır
ki bu atılım, onlarca yıllık araştırma ve geliştirmeye yapılan devasa kamu
yatırımının sonucudur. Pandemi ile bu destek daha da belirgin hale geldi.
BioNTech, Alman hükümetinden 445 milyon dolar, Moderna ABD kurumlarından 1
milyar dolar, AstraZeneca-Oxford aşısı, İngiliz hükümetinden 1.3 milyar dolar
kamu fonu aldı. Çinli firma Sinovac’ın da 15 milyon dolar fon kullandığı
bildiriliyor.
Ancak
teknolojik gelişmelerin “Herkes için sağlık”'a çevrilmesi, yaratılan yeniliklerin
özel kâra değil, kamu yararına yönetilmesiyle mümkün olabilir. Bu, özellikle
pandemi bağlamında bir aşının geliştirilmesi, üretilmesi ve dağıtılması söz
konusu olduğunda geçerlidir. Tek başına hareket eden hiçbir ülke bu krizi
çözemez. Bu nedenle evrensel ve ücretsiz olarak elde edilebilen aşılara
ihtiyacımız var. Mevcut sistem, yüksek gelirli ülkelerin çıkarlarını
diğerlerine önceliklendiriyor ve kamu sağlığından kâr sağlıyor.
Bir halk
aşısına doğru atılacak ilk adım, klinik araştırma sonuçlarının tam olarak
şeffaf hale getirilmesidir. Bu da ancak güvenlik ve etkililiğin bağımsız ve
zamanında değerlendirilmesiyle olur. Örneğin Oxford aşısının tasarımında
yapılan hatalar sonradan ve parça parça ortaya çıktı. Bu da şeffaflığın önemini
gösteriyor. Kurumsal basın bültenleri yoluyla yetersiz, ön verilerin
yayınlanması, halk sağlığı için değil, finansal piyasalar içindir. Bu uygulama
kötü bir emsal teşkil ediyor. Şirket hisse fiyatları yükselirken, sağlık
çalışanları ve halk ikinci planda kalıyor.
Ek
olarak, aşı adayları hakkındaki kritik sorular cevapsız kalıyor. Zengin
ülkelerdeki politik ve ekonomik baskı sonucu ilaç firmaları, aşılarını bitiş
çizgisine koşturdu. Aşının enfeksiyonu önleyip önlemediği veya sadece hastalığa
karşı koruma sağlayıp sağlamadığı gibi soruları ele almak yerine, faz 3 klinik
denemelerini mümkün olan en hızlı pozitif okumayı sağlayacak şekilde
tasarladılar. Sonuçta korumanın ne kadar süreceği, belirli bir aşının gençlerde
ve yaşlılarda veya kronik hastalıkları olan kişilerde
eşit derecede işe yarayıp yaramadığı, hatta ideal doz bile belirsizdir. Ancak
yaygın aşılamanın başlamasından sonra bu bilgilere sahip olabileceğiz.
Dahası,
gelişmiş ülkelerin çıkarları baskın faktör olmaya devam ediyor. Örneğin, yüksek
gelirli ülkeler, ilk yıl içinde satışa sunulacak olan Pfizer ve Moderna aşı
dozlarının yüzde 80'ine yakınını zaten satın almış durumdalar. Başka deyişle,
yüksek gelirli ülkeler, nüfuslarını birkaç kez kapsayacak kadar ön sipariş
verdiler ve dünyanın geri kalanına (en risk altındakiler dahil), çok az aşı
bıraktılar.
Aşı
yarışının esas olarak Batı pazarlarına odaklanması başka sorunlar da doğuruyor.
Pfizer aşısı, Antarktika'daki kış mevsiminden daha soğuk olan -70º C'de
tutulmalıdır. Bu aşının dağıtılması, özellikle düşük ve orta gelirli ülkeler
için çok zor lojistik sorun ve yüksek maliyet anlamına geliyor. Tabii ki
Sinovac, Sputnik ve Oxford aşısı gibi diğer adaylar daha yüksek sıcaklıklarda
korunabilir. Ancak daha sonuçları bile belli olmadan, nispeten ucuz ve
lojistiği daha kolay aşılar hakkında yoğun bir karalama kampanyası başlatıldı.
Türkiye’nin Sinovac ile anlaşmasının açıklanmasından sonra sosyal medyada Çin
ve aşı karşıtlığı el ele verdi. Büyük ilaç sanayi sahip olduğu mali imkânlar ve
medya desteği sayesinde bu tür bir karalama kampanyasını kolaylıkla sahneye
sürebilir.Paranın en yüksek değer olduğu bir araştırma geliştirme modelinde
yaşıyoruz. Aşırı finansallaşmış bu modelde çıkarlar başarıyla gizleniyor.
Pfizer, hissedar değerini maksimize etme modeline bağlı kalırken, AstraZeneca
en azından "salgın sırasında" aşısından kâr etmeme sözü verdi. Ancak
bütün bu buluşların temelini oluşturan kamu yatırımlarına rağmen, süreç bulanık
kalacak ve AstraZeneca'nın aslında kârdan ziyade halk sağlığını mı düşündüğünü
veya aşısını maliyetine sunup sunmadığını tartışıyor olacağız.
Öte
yandan “halk aşısı” fikri gibi yeni kavramlar doğuyor. Covid-19 krizi,
önümüzdeki yıllarda geliştirme ve üretime yönelik halk sağlığı odaklı bir
yaklaşımın mümkün olup olmayacağının mükemmel bir testidir. Son aşı haberleri
umut getirirken, aynı zamanda ilaç endüstrisinin bozuk iş modelini de açığa
çıkardı. Bu sistem görüldüğü gibi herkes için sağlık elde etmeye yönelik değil.
Kamu fonları kullanılarak yüksek şirket kârları elde ediliyor; bu kamu
fonlarıyla üretilen aşılardan başlıca zengin ülkeler yararlanırken, fakir
ülkeler kaderine terk ediliyor.Bu
küresel kriz de, şüphesiz ki bir aşamada kontrol altına alınacak. Ancak, bu
meseleleri ele almanın çok daha iyi ve insancıl bir yolu var: Bütün dünyada
güçlü ulusal halk sağlığı kurumları oluşturulmalı ve bunlar küresel ölçekte
işbirliğine gitmeliler. Bir sonraki pandemi gelmeden önce, aşıları dünyanın
ortak sağlık paydası olarak kabul etmeli ve araştırma-geliştirme sistemini kamu
yararına yönetilen kamu-özel ortaklıklarına doğru yeniden yönlendirmeliyiz.
Ancak o
gün gelmeden önce, büyük ilaç firmaların yaygın biçimde katkıda
bulunabileceklerini de göz önüne alarak yürüyen kara propagandayı elinizin
tersiyle itin ve ilk fırsatta aşılanın.
* Prof.
Dr., İç Hastalıkları-Kardiyoloji Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder