Serebral palsi (SP) gelişmekte olan beyin
dokusunda: gebelik süresinde, doğum eylemi sırasında ve doğumdan sonraki 3-5
yıl içerisinde meydana gelen ve ilerleyici özelliği olmayan bir zedelenmenin
sonucunda ortaya çıkan hareket ve duruş bozukluğu olarak tanımlanır. SP terimi
kullanılmakla birlikte toplumda ‘doğuştan olan beyin felci’, ‘spastik özürlü’
terimleri ile de ifade edilmektedir.
Hastalığın en belirleyici özelliklerinden
birisi olan motor gelişimin, hastanın yaşına göre geri kalmasının sebebi,
omurilik, kas ve omurilikten çıkıp tüm vücuda dağılan sinirlerin hastalıkları
ile ilgili olmaması gerekmektedir.
Görülme
sıklığı
Canlı doğan her 1000 bebekte 2-2.5 olup,
gününden erken doğan bebeklerde (prematüre) daha sık görülmektedir.
Erken
bulgular
Doğumu takip eden ilk altı ay içerisinde çok
ağlayan, hiçbir şeyden mutlu olmayan bir çocuk olması, bir veya iki elinin baş
parmaklarını sürekli yumulu tutması, ellerini hiç açmaması, bir yaşından önce
sağ veya sol el tercihinin belirgin olması ana/babayı ve hekimi uyarıcı
belirtilerdir.
Bebeğin motor gelişiminin yaşına göre geri
kalması erken dikkati çeken bulgudur. Beklenen zamanda başını dik tutamama,
gövdesini kaldıramama, yuvarlanmama, oturmama ve yürümeme durumlarında SP den
şüphelenilmelidir.
Motor gelişimin geri kalması önemli bir bulgu
olmakla birlikte, benzer şekilde sorunları olan çocukların büyük kısmının 7
yaşına geldiklerinde bu tür sorunlarının kaybolduğu belirlendiği için, 2
yaşından küçük çocuklarda SP tanısı konmadan önce, şüpheli hastaların,
izlenmesi uygun olacaktır.
Hekimin muayenesinde en göze çarpan bulgu, SP
hastalığının en önemli göstergesi spastisite olup, hastanın kollarını ve
bacaklarını oynatırken, bükerken veya bebeği oturur pozisyona getirirken
karşılaşılan direnç, zorlanmanın ifadesidir. Hasta kol ve bacaklarını amacına
uygun olarak hareket ettiremez, uzanıp almakta zorluk çeker, oturamaz,
yardımsız dikilemez, bacaklarını açamaz. Bazı hastalarda istem dışı yapılan
hareketler izlenir. SP hastalarının sınıflandırması, ağırlıklı olarak
spastisitenin etkilediği vücut bölgelerine göre yapılır ve aşağıdaki gibidir.
Spastik hemipleji
(Bedenin bir tarafındaki kol ve bacak etkilenmiştir)
Spastik dipleji
(Her iki bacak, kollara göre daha fazla etkilenmiştir)
Spastik kuvadripleji
(Kollar ve bacaklar aynı şekilde etkilenmiştir)
Diskinetik
(Spastisiteden çok istemsiz hareketler izlenmektedir)
Hipotonik (Kaslarda
gerginlik yerine güçsüzlük hakimdir)
Mikst (Kaslarda gerginlik
dışında istemsiz hareketler birliktedir)
Hastalığın
nedenleri
Hastanın klinik bulgularına bakarak, beyindeki
zedelenmenin nedeni ve oluş zamanı ile ilgili karar vermek mümkün değildir. Bu
konuda yapılan çalışmalar, beyindeki hasarlanmanın, hastaların yüzde 29’unda
gebelik öncesi ve gebelik döneminde, yüzde 43’ünde doğum eylemi sırasında,
yüzde 15’inde ise doğumdan sonraki dönemde olduğu belirlenmiştir. Sözü edilen
sebepler kısaca şöyle özetlenebilir:
Gebelik öncesi anneye ait faktörler
Adet döneminin normalden uzun olması, daha önce düşük yapması, doğumu takiben kaybedilen bebek
öyküsünün varlığı, annenin
zeka geriliğinin olması, annede
tiroid bezi hastalığının, özellikle iyot eksikliğinin varlığı, annenin epilepsi hastası olması, daha önce 2000 gramın altında bebek
doğurmuş olması, daha
önceki çocuğunda motor, zeka ve duyusal gelişim bozukluğunun olması…
Gebelik dönemi ile ilgili faktörler
Bebeğin suyunun çok fazla olması, annenin tiroid hormonu tedavisi görmesi, annenin östrojen ve progesterone gibi hormone
ilaçlarını kullanması, annenin
epilepsi hastası olması, annenin
idrarında protein kaybının ve hipertansiyonun varlığı, annenin cıvaya maruz kalması, bebekte anormalliklerinin varlığı, gebeliğin 6-9. aylarında kanama olması, anne karnındaki bebeğin gelişiminin geri
kalması, ikiz
veya daha fazla bebek olması…
Doğum eylemi ile ilgili faktörler
Prematüre doğum, plasentada ve bebeğin suyunda enfeksiyon olması, bebeğin ters gelmesi, doğum sırasında bebeğin oksijensiz
kalması (doğum asfiksisi)
Doğum
sonrası faktörler
Enfeksiyonlar (menenjit, ensefalit), kafa içerisine kanama, beyin boşluklarının çevresinde zedelenme, beyin dokusunun beslenmesinin bozulması
(hipoksik iskemi), yenidoğan
sarılığının çok yüksek değerlere ulaşması (kernikterus)
GÖRÜLECEĞİ
GİBİ, SP NEDENİ OLABİLECEK SORUNLARIN ÇOK BÜYÜK KISMI, PLANLANMIŞ GEBELİK VE
İYİ GEBELİK TAKİBİ İLE ÖNLENEBİLECEK OLAN NEDENLERDİR.
Tanı ve tedavi
SP tanısı klinik bulgular ile konulur. Özel
tetkiklerin yapılması gerekli değildir. Ancak sebebini belirlemek, hastanın
takibi, aileye yardım ve destek verilmesi, aynı ailede yeniden benzer
hastalığın olmasının önlenmesi ve hukuki sorunların çözümlenmesi için
gereklidir. Bu amaçla beyin tomografisi, beyin manyetik rezonans görüntülemesi
sıklıkla yapılan tetkiklerdir. Bunun dışında hekimin uygun göreceği, özel kan
tetkikleri ve genetik çalışmalar yapılabilir.
SP hastalarının, yüzde43’ünde epilepsi,
yüzde30-yüzde50’sinde zeka geriliği, yüzde28’inde görme, yüzde12’sinde konuşma
ve dil sorunları eşlik etmektedir. Bu nedenle her SP hastasının bu sorunlar
açısından da değerlendirilmesi gereklidir.
Hastaların tedavisi, ağırlıklı olarak, duruş ve
yürüyüşlerini bozan spastisiteye yönelik olarak, bebeklikte evde yapılacak
egzersizler ve daha sonra profesyonel fizik tedavi uygulamasıdır. Bu şekilde
kaslarının sürekli kasılarak, büyüme ve gelişmenin bozulması, eklemlerde
kireçlenmelerin ve şekil bozukluklarının, ağrılı kalça çıkıklarının önlenmesi
amaçlanır. Bu amaçla uzmanların önereceği cihazlar, ağızdan alınan veya
kas içerisine uygulanan ilaçlar, yine fizik tedavi ve ortopedi uzmanlarının
önereceği ameliyatlar gerekebilir.
Eşlik eden sorunlara yönelik olarak, epilepsi
tedavisi, bireysel ve grup eğitimi, işitme ve konuşma, görme sorunlarına
yönelik uzmanların önereceği tedaviler yapılmalıdır.
Son
söz…
Serebral palsi hastalığı, uzun süreli özel
tedavi, bakım ve eğitimi gerektirmesi nedeniyle; aileyi ve yakın çevresini
sosyal, psikolojik, ekonomik yönden olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Çocuk
sahibi olmak isteyen her aile bireyinin, hastalığın olası sebepleri ve
önlenmesi konusunda aydınlatılması; hastaları ve ailelerini topluma kazandırmak
için, hasta ve ailesinin yanı sıra toplumun tüm kesimlerinin, SP hastası
çocuklarla ve aileleri ile birlikte yaşamak, onları anlamak ve onlarla güzel
ilişkiler kurmak konusunda eğitilmesi bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder