8 Ekim 2021 Cuma
Kuyruk Sokumu Ağrısı
İç Hastalıklarında 10 Yeni Bilgi
Prof. Dr. Burçak Kayhan
1- Son
yapılan bir çalışmaya göre yeni diabet tanısı alanlarda 3 yıl içinde pankreas
kanser gelişimi diğer topluma göre daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bu sebeple
50 yaş üstü diabet tanısı alanlarda pankreas yönünden tanı sonrası ilk 3 yıl
incelenmeleri önemlidir.
2-
Kolorektal kanser tanısı almış olanlarda kahve tüketimi alanların yaşam ömürlerinin
daha fazla olduğu gösterilmiş iki adet prospektif çalışma mevcuttur. Kahvenin antioksidan
yapısının etkin olduğu düşünülmektedir.
3- 65
yaş üstünde vücudun yaşlanmasına bağlı olarak kişilerde gaz ve/veya dışkı
kaçırma olabilmektedir. Bunun ana sebebi anal sfinkterin gevşemesidir. Bu
özellikle kadınlarda daha sık ve erken görülmektedir. Bununda başlıca nedeni
arasında doğum öyküsü önde gelmektedir. 50 yaş üstü lifli beslenme alışkanlığı
geliştirenlerde dışkı kaçırma riski ileri yaşlarda daha belirgin olarak
azalmaktadır.
4-
Sigara içim süresi arttıkça pankreas kanser riski de o derece artmaktadır.
5-
Sirozlu hastalar yoğun bakımda yattıklarında hastane enfeksiyonlarına daha
yatkın olmaktadır.
6-
Almanya’da yapılan bir çalışmaya göre sürekli kalça ağrısı şikayeti olanların
yaşlı, obez ve depresif olduğu bulunmuştur.
7-
Alzheimer in biyolojik göstergeçleri olan laboratuvar verilerinin ırklara göre
değişiklik gösterdiği tesbit edilmiştir.
8- Yapılan geriye dönük bütün çalışmalar
değerlendirildiğinde; diyetinde lifli gıda tüketenlerin hastalık riskleri daha
düşük olmaktadır. Günlük lif tüketimi 25-29 gram arası olanlarda felç sonrası
gelişen ölüm riski düşmektedir.
9-
Ülseratif kolit hastalığında sağlıklı insandan alınan ve tıbbi olarak
hazırlanan dışkı naklinin başarısı gösterilmiştir.
10-
Emzirme süresi daha uzun olan annelerde yağlı karaciğer gelişim riski
azalmaktadır. 6 aydan uzun emziren annelerin 2 ay süresince emzirenlere göre
daha az karaciğer yağlanması olduğu gösterilmiştir.
6 Ekim 2021 Çarşamba
Covid-19 Dersleri
Prof. Dr. Mehmet Emin Korkmaz
McKeown hipotezi/kehaneti tıbbi girişimlerin, halk sağlığı için alınan tedbirler, sosyoekonomik ilerlemeler ve hastalıkların kendi doğal dinamiklerine kıyasla küçük bir rol oynadığını ve hep onların gerisinden geldiğini söyler. Covid-19’a kadar da gerçekten olan budur.
Bütün insanlığa ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatan bu
virüsün, geldiği gibi hemen çekip gitmesini istedik. Virüs, kendimiz ya da
sevdiğimiz birisi için öldürücü olabilirdi. Görünmez düşman her yerdeydi;
bulaşma ihtimali, gizli bir elin karanlıkta bedenimize dokunma ihtimali
karşısında duyacağımıza benzer dehşet duygusu yaratıyordu.
İşte bu tedirginlik yüzündendir ki, virüsü hayatlarımızdan
uzaklaştıracak aşıyı beklerken sanki çok uzun bir zaman geçmiş gibi geldi
hepimize. Hâlbuki ki, Covid aşısının bulunma hızı bir devrim niteliğindedir.
Covid-19 aşısının geliştirilmesi o kadar hızlıdır ki, tıp tarihinde ilk kez
McKeown hipotezi/kehaneti ölümcül bir yara almıştır.
Bu hipotez, tıbbi girişimlerin, halk sağlığı için alınan tedbirler,
sosyoekonomik ilerlemeler ve hastalıkların kendi doğal dinamiklerine kıyasla
küçük bir rol oynadığını ve hep onların gerisinden geldiğini söyler. Covid-19’a
kadar da gerçekten olan budur. Bu virüsten önce, bulaşıcı hastalıklar için
geliştirilen aşılar ve ilaç tedavileri hemen her zaman, hastalıkların
yayılımlarının son aşamalarında mümkün olabilmiştir. Bir zamanlar insanlığın
başına bela olan, kızamık, kızıl, tüberküloz, tifo gibi hastalıkları yenmek
için, (bulunduklarında “mucize” adı verilen) ilaç ve aşıların geliştirilme
süreçlerine bakın. Bütün bu tedaviler, hastalıkların kendi doğal seyri içinde
zaten sona ermiş olduğu bir noktada geliştirilebildiler. Deyim yerindeyse,
melanetler zaten çıkıp gitmişti; bu “mucize ilaçlar” onların ardından kapıyı
kapadılar sadece.
Covid-19 için aşı geliştirme süreci bu anlamda tıpta yepyeni bir dönemi
başlattı. İlk defa bir aşı, salgın hastalığın en başında üretilebildi. Çin’de
yeni bir virüse bağlı şiddetli akut solunum yetmezliği sendromu 2019’un sonunda
bildirilmiş, yaklaşık bir hafta içerisinde bunun yeni bir korona virüsü
(Sars-CoV-2) olduğu anlaşılmış ve virüsün genomunun RNA dizilimi 10 Ocak
2020’de açıklanmıştır.
Bu yıl Kasım ayında yüzde 94.5 oranında etkili olduğu bildirilen Moderna
firmasının mRNA aşısı ise 13 Ocak 2020’de tasarlanmıştı bile. ABD’de ilk ölüm
bildirildiğinde aşı üretilmiş ve Ulusal Sağlık Enstitüsü'ne gönderilmişti.
Benzer bir hız Alman ve İngiliz menşeli aşılar için de geçerlidir. Çinlilerin
ürettiği “ölü-virüs aşısı” CoronaVac 10 Ağustos’ta klinik çalışma izni almıştı.
Yıl bitmeden Brezilya, Endonezya ve Türkiye’de Faz 3 çalışmaları
tamamlanmak üzere.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)